İnsanlık Tarihinin En Acımasız Yargı Sistemi; Engizisyon Mahkemeleri
Yüzyıllar boyunca süren ve Avrupa’da yaşayan milyonlarca insanın kâbusu haline gelen, insanlık tarihinin en acımasız yargı sistemi; Engizisyon Mahkemeleri olduğu söylenebilir.
İsmi Latince bir kelime olan “Inquisition” (baskıcı soruşturma, sorgulama)dan gelen Engizisyon Mahkemeleri; Ortaçağ dönemi Avrupa’sında ortaya çıkan ve Katolik inançlarına dayandırılan bir yargı sistemidir. XIII. Yüzyılda kurulan Engizisyon Mahkemeleri’nin kurulma amacı; Hristiyanlığa sırt çeviren ve Katolik Kiliseleri’nin öğretilerine göre yaşamayı reddedenleri tespit ederek yargılamak, yeniden Katolik inancına döndürülmelerine çalışmak, bu mümkün değilse gerekli şekilde cezalandırılmalarını sağlamaktır. Bu acımasız yargı sisteminin kurbanlarının sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte; Antik Çağ’da Romalıların gazabına uğramış Hristiyanların sayısından çok daha fazla olduğu söylenmektedir.
İlginizi çekebilir. Friedrich Nietzsche Kimdir? Bengi Teorisi ve Kitapları
Konu İçeriği
Ortaçağ’da Avrupa
Ortaçağ Dönemi Avrupa için tarikatların gittikçe arttığı ve daha önceleri Katolik Kiliselerine bağlılık gösteren pek çok insanın da bu tarikatlara yöneldiği bir dönem olarak gözlemlenmektedir. Bunun altında yatan en temel neden; halk yoksulluk içinde yaşam mücadelesi verirken, Katolik Kiliselerinde görev alan pek çok din adamının savunduklarının aksine lüks ve gösteriş içinde bir hayat yaşıyor olmasıdır. Din adamlarının vaazlarıyla ters düşen bu yaşam tarzları ve standartları; kilise mensubu olan halkı günden güne Katolik Kiliselerinden uzaklaştırmıştır. Bu da; Albigeois, Cathar ve Patarin gibi tarikatlara olan ilginin artmasına neden olmuştur.
Giderek hükmünü kaybeden Katolik Kiliseleri için bu gidişata “dur” deme vakti gelmiştir. Bunu; piskoposların sorumluluğunda bulunan ve verebileceği en ağır ceza “aforoz” etmekten ileri gidemeyen “Piskoposluk Engizisyonu” ile başarmak ise mümkün değildir. 11. yüzyılda başlayan tarikatlaşmalar 12. yüzyılda daha da ivme kazanmış, sapkın inanç gruplarına katılanların sayısı hızla artmıştır.
İlginizi çekebilir. Kendi Döneminde İz Bırakmış 10 Filozof
Katolik Kiliseleri ve Papalık nazarında gittikçe vahamet kazanan bu durum için daha etkili bir çözüm bulmak ise artık kaçınılmaz bir hâl almıştır. Katolik Kiliseleri ve devlet için hem dini hem ekonomik hem de siyasal bir tehdit unsuru haline tarikatlara karşı ciddi önlemler almak için harekete geçen Papalık komisyonu toplanarak yeni ve yaptırım gücü çok daha fazla olacak bir örgütlenme içine girme kararı almıştır.
Engizisyon Mahkemeleri Nasıl Kuruldu?
1183 yılında Verona Sinodu’nda Papa III. Lucius önderliğinde düzenlenen toplantıya Kral Friedrich de dâhil olmak üzere pek çok teolog, piskopos ve kilise mensubu katılmıştır. Yapılan bu toplantıda oldukça ciddi kararlar alınmış, sadece Hristiyanlıktan dönen ve “kâfir” olarak nitelendirilenlerin değil aynı zamanda Katolik Kiliselerinin koyduğu kurallara uymayan ve dolayısı ile kiliselerin otoritesi için tehdit oluşturabileceği düşünülenlerin de çok ciddi cezalara çarptırılmasına karar verilmiştir.
İlginizi çekebilir. Lev Tolstoy Kimdir?
1183 yılında düzenlenen bu toplantı sadece Katolik Kiliseleri için değil aynı zamanda Avrupa için de bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. “Engizisyon mahkemeleri ne zaman kuruldu?” sorusuna net bir cevap verilememekle birlikte 1184 yılında yani; Verona Sinodu’nda yapılan toplantının akabinde hayata geçirildiği düşünülmektedir. Bu toplantı sonrasında yayınlanan, sapkınlara ve sapkınlıklara karşı yapılacak mücadelenin esaslarını ortaya koyan fermanın özü şu şekildedir;
- Piskoposlar, sapkın inanç mensuplarını (heretikler) bizzat tespit edebilmek için; yılda iki defa olmak üzere kendi piskoposluklarına bağlı bulunan yerleşim yerlerini ziyaret edecekler.
- “Muhbirlik” sistemi devreye sokulacak ve tüm yurttaşlar çevrelerinde bulunan, sapkın olduğundan şüphe duyulan kimseleri bağlı bulundukları piskoposluğa bildirecekleri konusunda yemin edecekler.
- Baronlar ve kontlar gibi nüfuslu bireyler aforoz esnasında kiliselere silah yardımı yapacaklarına dair söz verecekler.
- Heretik mezheplere mensup olanlar ifşa edilecek, görevlerinden uzaklaştırılarak ağır cezalara çarptırılacaklar.
1233 yılında Papa IX. Gregorius tarafından Fransa’daki sapkın tarikat mensuplarını tespit ve takip amacı ile iki ferman yayınlanmıştır. Bu fermanlar Piskoposluk Engizisyonu’nun yerini Papalık Engizisyonu’na bıraktığını da açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yayınlanan bu fermanlarda; heretiklerin tespit edilmesinde bizzat engizitörlerin görev alacağı ve bu grupların takibi konusunda piskoposların sorumluluklarının belirleneceği belirtilmiştir.
İlk etapta sadece Katolik Kiliselerinde vaftiz edilmiş Hristiyanların uygun şekilde cezalandırılmasını hedefleyerek kurulan Engizisyon Mahkemeleri; zaman içinde çok daha farklı bir boyut almış ve cadılık, zina, şeytana tapma gibi suçlara, Yahudilere, Hristiyanlaşmış Yahudilere, bilim adamlarına, bir kısım Müslüman’a da en ağır cezaları vererek Avrupa tarihinin kara lekesi haline gelecek bir dönemi başlatmıştır.
İlginizi çekebilir. Karl Marx Kimdir? Hayatı ve Felsefesi
Engizisyon Mahkemeleri arasında en acımasız olan şüphesiz ki Papalıktan bağımsız olarak kurulan İspanyol Engizisyonu’dur. İspanyol engizisyonu 1479 yılında kurulmuş ve kurulduğu ilk andan itibaren acımasız ceza ve işkence yöntemleri ile binlerce insanın korkunç şekilde ölmesine sebep olmuştur. İspanyol Engizisyonu’nun çoğu Hristiyanlığı kabul etmiş gibi görünen Müslümanları ve Yahudileri hedef alan bu akıl almaz eylemleri İspanyol Engizisyonun kaldırılmasına değin sürmüştür.
Engizisyon Mahkemelerinde Yargılanma Süreci
Yukarıda da söz ettiğimiz gibi başta sadece Katolik Kilislerine ve kilise öğretilerine ihanet ettiği düşünülen bireylerin yargılanması ve cezalandırılması amacı ile kurulmuş olan engizisyon mahkemeleri zaman içinde büyücülük, cadılık, falcılık gibi eylemlerinde bir tehdit unsuru olduğuna kanaat getirmiş, bu şüphe doğrultusunda yakalanan binlerce kadını da bu şüphe ışığında ölümle cezalandırmıştır.
İlginizi çekebilir. Polonya’dan Panthéon’a uzanan bir yaşam öyküsü
Tamamen şüphe unsuruna dayalı bir şekilde Engizisyon mahkemelerine yansıyan davalarda bireyler hakkında kötü duyumların alınması ya da etraflarındaki herhangi birinin şüphe uyandırıcı davranışlar sergilediğini iddia etmesi yargılama sürecini başlatmak için yeterli görülmüştür. Bu da “muhbirlik” kavramının yaygınlaşmasına zemin hazırlamıştır. Ayrıca, duyduğu şüpheleri paylaşmayanların da suça ortak kabul edilerek aynı şekilde cezalandırılması, yargılama sürecinde olan ailelerin mal varlıklarının kolaylıkla el değiştirebilmesi de “muhbirlik” kavramının yaygınlaşmasında fazlaca etkili olmuştur. Engizisyon mahkemelerine aksettirilen suçlar kamuya karşı işlenmiş suçlar olarak kabul edildiğinden davalar bir “kamu davası” olarak sürdürülmüştür.
Mahkemeler suçu ispatlamakla yükümlü kılınmış, “kâfirlik” ile suçlananların en ağır cezalara çarptırılması için “ağrı ceza mahkemeleri” kurulmuştur. Engizisyon Mahkemeleri’nin temel amacı ise; cezalandırmaktan ziyade, sapkınları doğru yola çevirmek, onları yeniden ikna etmekti. Bu nedenle; hakkında ihbar ya da şüphe duyulan kişilere 15 ile 30 gün arasında değişen bir süre tanınır, bu süre zarfında ise suçlarını itiraf etmeleri beklenirdi. Süre tamamlandığında bireyler suçlarını kabul ederek tövbe etmezlerse önce sorgulama ardından da yargılama süreci başlatılırdı. Elbette ki her suçlunun kendisini savunacak bir avukat bulundurma hakkı mevcuttu. Fakat suçluyu savunana avukatlar da suça ortaklıkla suçlanıp yargılanmaya başlandığından “sapkınlık” suçlamasıyla yargılananların avukat bulması pek mümkün olmuyordu.
Engizisyon Mahkemelerinde yargılanan bir insanın beraat ettiği görülmemiştir. Genellikle suçunu itirafa zorlanan bireylerden beklenen itiraf alınamadığında Engizisyon işkence yöntemleri devreye girmiş ve insanlar suçlarını itirafa mecbur bırakılmıştır. Hatta bazen bu itiraflar da yeterli bulunmayarak, sapkın kişinin çevresi ve diğer aile bireyleri hakkında doğru ya da yanlış suçlamalarda bulunması için baskı yapılmıştır. Bu; birçok masum insanın işkence görmesine ve ölümüne neden olan insanlık dışı bir uygulama olarak tarihe geçecektir. Engizisyon Mahkemelerinde verilen cezalar şu şekildedir;
- Tövbe etme
- Oruç tutma
- Hacca gitme
- Resmi kurumlardan men edilme
- Kamu hizmeti
- Kilise’de çalışma
- Kamçılama
- Sürgün
- Dua ezberleme
- Para cezası
- Malların el değiştirmesi
- Evlerinin yıkılması
- Kafir olduğunu ifşa edecek semboller taşıma zorunluluğu
- Hapis cezası
- Ölüm cezası
Her seferinde yargılandıkları suçtan suçlu bulunan insanların cezası ise ruhban kesimin ve halkın önünde yapılan bir törenle açıklanmaktadır. Engizisyon mahkemelerinin uyguladıkları işkence yöntemleri; üzerinden yüzlerce yıl geçmesine rağmen hâlâ bir insanlık suçu olarak anılmaktadır. Sadece işkenceleri değil; ölüme mahkûm edilenleri infâz etme şekilleri de bir utanç kaynağıdır. Engizisyon Mahkemeleri tarafından diri diri toprağa gömülerek, suda boğularak ya da yakılarak idam edilen binlerce insan için ne kadar âdil bir yargılama yapıldığı ise hâlâ karanlıkta kalan bir konudur.
Engizisyon Mahkemeleri Nasıl Kaldırıldı?
Engizisyon Mahkemeleri Papalık hiyerarşisinden bağımsız olarak işleyen sıra dışı bir yargılama sistemiydi. Başlangıçta sadece Dominiken Tarikatı mensuplarından seçilen engizitörlere zaman içinde Fransisken Tarikatı mensupları eklenmiş, sonrasında ise farklı tarikatlara mensup bireyler ve hatta ruhban sınıfına dâhil olmayanlar bile bu sistem içinde rol almaya başlamıştır. Engizitörler genellikle acımasız, hırslı, kariyer düşkünü ve zalim kişilerden seçilmiştir. Piskoposlardan daha fazla yetkiye sahip olan engizitörler için denetim uygulayabilen tek kişi Papa’dır.
İlginizi çekebilir. Geronimo: Son Kızılderili İsyancı
13. yüzyılın ortalarında Papalığa gelen ihbarlar gittikçe artmış ve bu bilgileri değerlendirmek Papalık için içinden çıkılamaz bir hâl almaya başlamıştır. Bu durum Papa’yı yetki devrine mecbur bırakmış ve Papa IV. Urbanus, Kardinal Gaetano Orsini’yi farklı bölgelerden gelen ihbarları değerlendirmek üzere “Başengizitör” olarak atayarak çözüm sağlamaya çalışmıştır. Bu durum kardinaller arasında bir rekabet ortamının doğmasına yol açmış ve kardinaller tarafından yapılan baskı sonucunda Papalık elinde tuttuğu gücü paylaştırmak zorunda kalmıştır.
Engizisyon Mahkemelerinin faaliyet gösterdiği dönemlerde pek çok insan akıl almaz işkence yöntemlerine maruz bırakılmış, hatta cellatlar işkence altındaki mâhkumları ölümünü geciktirerek daha fazla işkence edebilmek için çeşitli yöntemler geliştirmeye ve birbirleri ile bu yöntemleri paylaşmaya başlamıştır. Yüzyıllar boyunca Avrupa’yı kasıp kavuran bu durum Avrupa’da kapitalizmin gelişmesine kadar devam etmiş, kapitalizmin hızla yayılması ve pragmatik bilimlerin gelişmesi ile birlikte kiliseler ve engizisyon giderek etkisini yitirmeye başlamıştır.
İlk olarak 1820 yılında Portekiz Engizisyonu, sonrasında ise 1834 yılında acımasızlığı ile bilinen İspanyol Engizisyonu faaliyetlerini sonlandırarak kapatılmıştır. Papalık Engizisyonu ise 1908 yılında “Saint Office” yani Kutsal Büro’ya dönüştürülmüştür. Son olarak da 1965 yılında ismi Türkçe karşılığı “İnanç Doktrini İçin Cemaat” olan “ The Congregation for the Doctrine of the Faith (CDF)” ifadesi ile değiştirilmiştir. 700 yılı aşkın bir süre boyunca birçok insanı yaşamlarının sonuna dek unutamayacakları işkencelere maruz bırakan, çoğu masum binlerce hatta yüz binlerce insanın acımasızca katledilmesinin sorumlusu olan Engizisyon Mahkemeleri ; Avrupa tarihinin utanç kaynağı olarak tarih sayfalarında yerini almıştır.