kripto paralarbitcoinvadeli işlemspot işlemcoinlerresimli sözler

Abdurrahim Karakoç Şiirleri: En Güzel Şiirler

Abdurrahim Karakoç Şiirleri: En Güzel Şiirler
26.09.2023
694
A+
A-

Abdurrahim Karakoç şiirleri, genellikle sevgi, aşk, doğa, gurbet ve toplumsal sorunlar üzerinedir. Şiirlerinde, Anadolu insanının acılarını, sevinçlerini ve umutlarını dile getirmiştir. Karakoç’un sözleri, genellikle özlü ve anlamlı sözlerdir. Sözleri, Anadolu insanının hayat felsefesini yansıtır.

Abdurrahim Karakoç Şiirleri

Bu yazımızda sizler için derlediğimiz en güzel Abdurrahim Karakoç şiirleri ve sözlerini sunacağız. Anadolu insanını en iyi şekilde anlatan şairin sevilen şiirlerini sizlere sunuyoruz.

AÇIK DİLEKÇE

Görmediğim bir bambaşka durum var

Sizin şehrin kızlarında savcı bey

Yaklaşanı ta yürekten vururlar

Kan kokuyor gözlerinde savcı bey

Gayeleri gönül kırmak dal gibi

Bakışları çifte favül bal gibi

Ülkeler fethetmiş bir kral gibi

Gurur dolu pozlarında savcı bey

Kaş yaparken, göz çıkarır elleri;

Çok silahtan tesirlidir dilleri

Hayret ettim, bir tuhaf ki halleri

Poyraz eser yüzlerinde savcı bey

Derviş olup çıktım tığsız, tebersiz

İlk görüşte avladılar habersiz

Pişirdiler beni tuzsuz, bibersiz

Kebap oldum közlerinde savcı bey

Bölüştüler gönlüm ile aklımı

Davacıyım, ara benim hakkımı…

Bir yol göster, haklı mıyım, haksız mı?

Yorulmayım izlerinde savcı bey.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Açık dilekçe Abdurrahim Karakoç şiirleri

****

ALIŞKANLIK

Bu kirli düzenin düzenbazları

Azrail’e rüşvet vermeyi dener

Ölünce dünyanın en kurnazları

Torpille cennete girmeyi dener

Alışkanlık

ANADOLU GEZİSİ

Ter kokuyordu Çukurova tarlaları

Irgat Türküleri duyuluyordu uzaktan

Ekin biçiyordu yalınayak köy kızları

Elleri kabarıyordu oraktan.

Gökbelen dağlarına yağmur yağıyordu;

Yetimler mahallesinde bir çocuk ağlıyordu

****

Kan kokuyordu doğunun çimenli yayları;

Silah sesleri geliyordu Şırnak’tan.

Oğulsuz koymuşlardı ak saçlı anaları;

Tütünler tedirgin olmuştu ocaktan.

Cilo dağlarında kamalaklar üşüyordu;

Garipler köyünde bir gelin düşünüyordu

****

Yosun kokuyordu Karadeniz’in mavnaları;

Yırtık havalar döküyordu parmaktan.

Bıçak gibi bir soğuk biçiyordu baharı;

Dal boylu gençler gidiyordu bıçaktan.

Ilgaz dağlarında kurtlar uluyordu.

Bekarlar kahvesinde bir adam uyuyordu.

****

Şehvet kokuyordu Ege’nin bereketli ovaları;

Taze bedenler soyuluyordu ahlaktan.

Tedirgin etmişlerdi bizim havaları;

Yadırgı seleri geliyor plaktan.

Çatalkaya dağında kartallar dönüyordu;

Bir nesil yaşıyor, bir tarih ölüyordu.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Anadolu gezisi

ANADOLU SEVGİSİ

Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,

Hele boz dumanlar çekilsin de gör.

Her haftası bayram, her günü düğün,

Hele yaylalara çıkılsın da gör.

Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;

Kağnılar yollarda, yoncalar dizde…

Saydıklarım damla değil denizde,

Hele bir ekinler ekilsin de gör.

Görmedin sen bizim mavi suları,

Karlar eriyince kırar yuları…

Köpük olur beyaz, sel olur sarı;

Hele taştan taşa dökülsün de gör.

Sen bizim köyleri görmedin ki hiç,

Yolları toz, çamur, evleri kerpiç.

O kirli kabukta, o en temiz iç;

Hele bir yakından bakılsın da gör.

Anlamaz, bilmezsin sen bizim halkı,

Sevgiyi bulasın, yakına gel ki…

Kalıplar gerçeği göstermez belki

Gönül perdeleri sökülsün de gör.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Anadolu sevgisi

AŞK HİKAYESİ

Başımdan bir kova sevda döküldü

Islanmadım, üşümedim, yandım oy!

İplik iplik damarlarım söküldü

Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!

Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana

Anladım ki kendi gönlüm dar bana

Alev dolu bardakları yâr bana

Sunuverdi içtim içtim kandım oy!

Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım

Ne zamana ne kendime alıştım

Kırk senede yedi hasret bölüştüm

Yedi dünya bana düştü sandım oy!

Gönül şahinimi yordum gerçeğe

Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe

Teselliden kanat kırdım gerçeğe

Tecellinin sinesine kondum oy!

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Aşk hikayesi

AYIP

Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,

İki gözüm pınar oldu gel gayrı.

Elim değse akan sular tutuşur

İçim dışım yanar oldu gel gayrı.

Ayların sırtında yıllar taşındı,

Sanma ki garibi eller düşündü.

Bebekler evlendi, yollar aşındı

Kozalaklar çınar oldu gel gayrı.

Hesap et sen, gurbet ile

Otuz ay tutuldu kolay mı dile?

Hapisler, sürgünler, esirler bile

Sılasına döner oldu gel gayrı.

Gönlüm sende, gözüm yollarda durdu,

Saat isyan etti, takvim kudurdu.

Hasret hançerini bağrıma vurdu

Yüreciğim kanar oldu gel gayrı.

Emeği boşadır yuvasız kuşun…

Nerdeyse toprağa değecek başın.

Beni düşünmezsen kendini düşün

Herkes seni kınar oldu gel gayrı.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Ayıp Abdurrahim Karakoç

AYNALARIN ÖTESİ

Her ne kusur varsa geçen zamanda;

Suçsuzdur aynalar, ela gözlü yar

Mecnunlar Mevla’yı bulursa canda,

El olur Leylalar ela gözlü yar

Güzel açar güzelliğin sergisin

Gün ağartır kara saçın örgüsün…

Muhabbet faslında ölüm türküsün

Kim söyler, kim çalar ela gözlü yar

Estikçe iş çıkar işin içinde;

Gençliğin hasret yer sevda göçünde

Bilmez misin, dört mevsimin üçünde

Kar olur yaylalar, ela gözlü yar

Alı al, yeşili yeşilde ara;

Ahirete gider kalbdeki yara…

Ne yapsan bir daha çıkmaz dallara,

Dökülen ayvalar ela gözlü yar

Vakit dolar, nakit biter kasanda…

Sevda bir kitaptır gönül masanda;

Okusan da olur, okumasan da…

Kapanır sayfalar ela gözlü yar

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Abdurrahim Karakoç - Aynaların ötesi

AYNANIN İKİ YÜZÜ

Bir zirvede habire şiştikçe şişene bak

Bir tabanda her adım yıkılıp düşene bak

Bir ülke yansa bile yan gelip yatanlara

Bir yangın söndürmeye çarıksız koşana bak

AYRILIK HAVASI

Ben nefret eyledim sizin gerçekten

Yalanı severim, yalanı gayrı

Tiksindim bülbülden, gülden çiçekten

Yılanı severim, yılanı gayrı

Yıllarca boş yere canımı sıktım

Nihayet yol buldum çığırdan çıktım

Beyden efendiden sayından bıktım

Ulanı severim ulanı gayrı

Sapıtmış bu diye beni yeriniz

Hakkımda bin türlü hüküm veriniz

Omuzumda yüktür dirileriniz

Öleni severim öleni gayrı

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Ayrılık Havası - Abdurrahim Karakoç

BALABANIM

Geldi gönderdiğin şiirden mektup

Arada bir böyle yaz Balaban’ım

Zaman siciminin ucundan tutup

Bazen bağla, bazen çöz Balaban’ım

Fikir gölü derinleşir girdikçe

Dostluk gülü gümrah açar derdikçe

Sıhhat, zaman, mekan, imkan verdikçe

Cevapsız bırakmam, söz Balaban’ım

Ahval-i aleme kafayı takma

Allah Kerim, sabrı elden bırakma

İlmi düstur eyle, imanı sakla

Gayrisi savrulan toz Balaban’ım

Huzur içte gerek, kabukta değil

Vuslat acelede, çabukta değil

Akıl da baştadır, topukta değil

Çile yemekteki tuz Balaban’ım

Ahlakı, töreyi kenara atan

Dine ‘Afyon’ diyen, vatanı satan

Müslüman olamaz, Türk değil zaten

Dayanmaz görmeye göz Balaban’ım

Demişler ya ‘Kuvvet birlikten doğar’

Kar, yağmur zamanı gelince yağar

Nasihatım o ki dinlersen eğer

İşaret ‘ben’ değil ‘Biz’ Balaban’ım

Çevremizi saran türlü ihanet

Gün geçtikçe görünüyor daha net

Başlangıçta bilmek değil kehanet

Bağrımıza girmiş köz Balaban’ım

Zaman geldi esir olduk maddeye

Zaman geldi hasır olduk caddeye

Zaman geldi küsur olduk şetteye

Daha bunlar bize az Balaban’ım

Dört yanımı gurbet yazmış kaderim

Dosttan mektup gelir, biter kederim

Gözlerinden öper, selam ederim

Aydınlık günlerde gez Balaban’ım

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Balabanım - Abdurrahim Karakoç

BAMBAŞKA

Doktor, benim derdim bambaşka bir dert;

Ağrıyan yerimi sorma boşuna.

Yazdığın reçete değer mi zahmet?

Kağıtla kalemi yorma boşuna.

Kerem eyle, fayda vermez yardımın;

Tıp ilminde çaresi yok derdimin;

Her tarafı gurbet olmuş yurdumun;

Düşünceme tuzak kurma boşuna.

Gönlüm yığın yığın hasret yüklüdür;

İçimde tarifsiz keder saklıdır

Sökemezsin yaralarım köklüdür;

Merhem sürüp, sargı sarma boşuna.

Dost yolları nakışlandı kanımdan;

Sevdiklerim vergi keser canımdan;

Sükuta muhtacım, ayrıl yanımdan,

İncitip günaha girme boşuna.

Aşk koymuşlar ıstırabın adını;

Alamadım yaşamanın tadını

Yapacaksan eğer bana yardımı,

Öldür kurtar, ilâç verme boşuna.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Bambaşka -  Abdurrahim Karakoç şiirleri

BEBEĞE ÇAĞRI

Soyguncu soysun da vurguncu vursun

Sen ana karnında boşa durursun

Doksan günde çık gel dokuz ay dursun

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Üçkağıtçı düzen geçip gitmeden

Her ocakta üç- beş baykuş ötmeden

Çabuk ‘ Devlet malı deniz’ bitmeden

Doğmaya gayret et, doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Makam armağandır, koltuk hediye

Muhkem ilamlar var ‘ rüşvet ye’ diye

Ne diye beklersin söyle ne diye?

Doğmaya gayret et doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Göz kırpınca sıfırı çok sayılar

Zirveye tırmandı topal ayılar

Yağcı yeğen arar haydut dayılar

Doğmaya gayret et doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Artık banka soymak basit eğlence

Günde milyar hiçtir ‘ yurtsever genc’ e(!)

Dünyaya duhül et, gel biraz önce

Doğmaya gayret et dogmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Tez çık, haram süt bul, beleş kundak bul

Yalancılık mübah, yüzsüzlük makbul

Hukuksal açıdan bir ‘ olanak’ bul

Doğmaya gayret et doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

Adi ekranlarda iğrenç yüzü gör

Halkı tiksindiren bir kof dizi gör

Önce onları gör, sonra bizi gör

Doğmaya gayret et doğmaya bebek

Sonra geç kalırsın yağmaya bebek

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Bebeğe Çağrı - Abdurrahim Karakoç

BEBEĞE İHTAR

Geçmişte yağmanın hasat dönemi

Acele gel diye çağırdım seni

Şimdi iş değişti dur, dinle beni

Dokuz aylık yolu altmış ayda çek

Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Emmin, dayın annen, baban kereste

İşçi, memur, çiftçi, çoban kereste

Çarşı, pazar, yazı-yaban kereste

İnsanlar ya mertek, ya orta direk

Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Doğarsan üç günlük iş bulamazsın

Acıkırsın, ekmek, aş bulamazsın

Ucuz toprak, beleş taş bulamazsın

Yaşamak rezillik, rüsvaylık demek

Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Arı peteğinde ağulu bal var

Kaçıp kurtulmaya ne yön, ne yol var

Sıkıver dişini, annene yalvar

Buradan rahattır orda beklemek

Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Kurtlar sülük oldu, sıyrıldı posttan

Kaçan kurtuluyor, ahbaptan dosttan

Değişti bahçıvan, bozuldu bostan,

Hıyarlar acıdır, karpuzlar kelek

Beş sene dolmadan doğma ha bebek.

Vaziyet bambaşka vaziyet oldu

Yaşamak işkence, eziyet oldu

Dalkavukluk üstün meziyet oldu.

Sanatkârlar sansar, dâhiler şebek

Sözümü dinlersen hiç doğma bebek.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Bebeğe ihtar

BEBEĞE SİTEM

“Aman gelme” dedim, bak geldin işte

Dünyaya meylin var, beşer’sin bebek

Bir bilsen dünyamız neyin nesidir

Ayırır ağzını işersin bebek.

Kimisi su katar içtiğin süte

Kimisi at sokar yediğin ete

Günahtan, hileden, haramdan öte

Zulmet kuyusuna düşersin bebek.

Yukarıya gitsen ‘köle’ sayarlar

Aşağıya insen tefe koyarlar

Her saat bir başka renge boyarlar

Baktıkça sen sana şaşarsın bebek.

Önün bal-petekli, elin mühürlü

Omuzun kötekli, dilin mühürlü

Haftan ipotekli, yılın mühürlü

Aydan, günden mahrum yaşarsın bebek.

Sevgimiz rüşvettir seversek seni

Aldatmak içindir ne versek seni

Kalleş çağımızla eversek seni

Gerdeğe girmeden boşarsın bebek.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Bebeğe sitem

BEKLEMEK…

Sarıcadüzü’nde bir yığın toprak

Sulanır her sabah göz yaşlarımla

Mihriban, Mihriban uyan da bir bak!

Hasret düğüm düğüm ak saçlarımda

Ardıçlı ağaçlarda gene ay doğar…

Akasya gölgeleri delik- deşik…

Bir pınar ağlar sabahtan akşama dek

Yapraklar sallanır, ışıklar söner

Büyüdükçe büyür içimde bir dert

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Beklemek

BEKLEMEK…

BEN..

Ben: Karlı dağların deli rüzgârı..

Ben: Tozlu yolların demirbaşıyım.

Ben: suyu kurumuş sevgi pınarı…

Ben: Toprak bekçisi, mezar taşıyım.

Ben: Hep yıllar yılı kanayan çıban…

Ben: Fikir sürüsün yitiren çoban.

Ben: Hayâl peşinde çarıksız taban…

Ben: gurbet ağzında bulgur aşıyım.

Ben: çürük bir gemi aşk denizinde..

Ben: Yağmur damlası dostun izinde.

Ben: Yanıp kül oldum aşkın közünde…

Ben: Kara sevdanın dert yoldaşıyım.

Ben: Koyu düşmanım yersiz gülüşe

Ben: Düşüvermişim bitmez bir düşe

Ben: Bıldır ağlarım bu yıl ölmüşe…

Ben: Bensiz duygunun ilk savaşıyım.

Ben: Gönlü aklına uymayan deli..

Ben: Az düşünceden doymayan deli.

Ben: Beni ben diye saymayan deli…

Bırakın, ben benden uzaklaşayım.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Ben

BENİ DE ÇAĞIR

Çileyi koklayıp gül niyetine,

Zindana girersen beni de çağır.

Sabrı, kanaati bal niyetine

Ekmeğe dürersen beni de çağır.

Bazen iki dünya sığar içime,

Bazen iki güneş doğar içime.

Bazen gam yağmuru yağar içime

Sen beni ararsan, beni de çağır.

Dostların var ise divanelerden,

Göz yaşın aktıysa minarelerden.

Binlerce senelik viranelerden

Bir şeyler sorarsan, beni de çağır

Ezelin ezelden öncesi vardı,

Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı.

Zaman yumağına bizi kim sardı?

Aklını yorarsan beni de çağır.

Dışarda göz yanar, içerde yürek,

Taahhüt ehline tahammül gerek.

Mazlum yarasına merhem diyerek

Göz yaşı sürersen beni de çağır.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Beni de çağır

BİRAZ DA KİTAPLAR SENİ OKUSUN

Canlı bir kitapsın, yazarı Mevla

Açık dur, kitaplar seni okusun

Yüzünde şavklansın nazarı Mevla

Eğilsin mehtaplar seni okusun

Kasırga ol, döne döne zikir et

Her nefese on bin misli şükür et

Şüphe burgacında Hakk’ı fikir et

Uyansın girdaplar seni okusun

Erisin geceler gündüze gel ki

Kalmasın tek engel bir düze gel ki

Secdede Rabbinle yüz yüze gel ki

Minberler, mihraplar seni okusun

Ezelin, ebedin şifresi sende

Menfinin, müsbetin şifresi sende

Çözülsen de olur, çözülmesen de

Sorular, cevaplar seni okusun

Aşktan, estetikten, ahenkten yana

Şiir, resim, müzik imrensin sana

Camiler, sebiler gelsin lisana

Hayırlar, sevaplar seni okusun

Bedenin coğrafya, tarihtir dünün

Ayrı ayrı sayfa saatin, günün

Dört kapısı açık dursun gönlünün

Alimler, erbaplar seni okusun

Nefret boşta kalsın, aşk ile dol da

Işık, kılavuz ol gittiğin yolda

Kur’an’dan feyz alana bir mektup ol da

Yazdığın kitaplar seni okusun

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Biraz da kitaplar seni okusun

BİZE GÖRE

Beşyüz itten kaçan kurda

Kurt diyenler halt eylemiş

Şehit verilmeyen yurda

Yurt diyenler halteylemiş

Birlik ister bizden olan

Kör olsun milleti bölen

Siyasette yalan, dolan

Şart diyenler halteylemiş

Yazıklar olsun ismine

Gider yan verir hasmına

Vatandaşın bir kısmına

Kurt diyenler halteylemiş.

Ülkü bizim baş tacımız;

Şeker, bal olur acımız.

Çilemizdir ilacımız

Dert diyenler halteylemiş

Hamdolsun alnımız aktır;

Zalimden korkumuz yoktur

Hakikatin yönü tektir

Dört diyenler halteylemiş

Danışsınlar canlarına

Kalmayacak yanlarına

Marksizmin hayranlarına

Mert diyenler halteylemiş

Rahmet yağar ilik ilik

Aşk suyunu içer çelik

On niyettir ülkücülük

Art diyenler halteylemiş

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Bize göre

BU MEVTAYI NASIL TANIRSINIZ?

Giderken alkolden girdi komaya

Meyhaneyi yurt sayardı bu deyyus

Yemin eder ‘pazar’ derdi ‘Cuma’ya

Ağustosu mart sayardı bu deyyus

‘Ben dahiyim, eşim-dengim az’ derdi

İnat için ‘zemheri’ye ‘yaz’ derdi

Kuşa ‘kirpi’, kurbağaya ‘kaz’ derdi

Kel sıpayı kurt sayardı bu deyyus

Nasipsizdi iman, edep, ahlaktan

Kin sağardı enayiden, ahmaktan

Biraz daha alçak idi alçaktan

Namertleri mert sayardı bu deyyus

Tam sapıktı, şer yollara sapardı

Heykel diker, ilah diye tapardı

Abdestsiz her yöne secde yapardı

Kıblegahı dört sayardı bu deyyus

Türklüğe düşmandı, hep kin güderdi

Yahudi’ye yaltakçılık ederdi

Hristiyan ile yola giderdi

Ermeniyi Kürt sayardı bu deyyus

Görgü şahidiyiz, yalan çok hocam

Tek güzel huyunu bilen yok hocam

Geberip giden var, ölen yok hocam

Doğruluğu dert sayardı bu deyyus

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Bu mevtayı nasıl tanırsınız

DAĞ İLE SOHBET

Hiç başın ağrır mı yoruldun mu hiç

Birine küstün, mü darıldın mı hiç

Sevdin mi, öptün mü sarıldın mı hiç

Hasret nedir, ne değildir, de hele

Neşeyi ne tartar, gamı kim ölçer

Acı söz yarası kaç yılda geçer

Beklemek acıdır ayrılık hançer

Gurbet nedir ne değildir de hele

Ormanın var, pınarın var, taşın var

Dört mevsimde bulut saçlı başın var

Bilmem ama bir uzunca yaşın var

Mühlet nedir, ne değildir de hele

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Dağ ile sohbet

DOKUZ YÖNLÜ DERT

Açılmış çığırdan dosta gidemem,

Ayaklarım ize sığmaz… ölürüm.

Yaşarım, duyarım, tarif edemem;

Düşüncem var, söze sığmaz… ölürüm.

El alır, göz görür, iş çıkar işten;

Arsızlar doluyu doyurur boştan.

İki gün misafir gelse bir kıştan,

Doksan günlük yaza sığmaz… ölürüm.

Kara çıkar, ak’ı derin eşince;

Gece uzun, uyku yoğun, düş ince…

Bir derdim var, yer götürmez düşünce;

Bir derdim var, yüze sığmaz… ölürüm.

İriler “aşk” koydu açlığın adın;

Diriler pisledi ölümün tadın.

Zamana hükmeder üçbuçuk kadın,

Gördüklerim göze sığmaz… ölürüm.

KARAKOÇ’um, bir sevdanın düşkünü,

Deli-dolu gerçek yaşar, düş günü.

Diriler var, çıplak gezer kış günü;

Ölüler var, beze sığmaz… ölürüm.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Dokuz yönlü dert

ELLİNCİ YIL HESABI

Bağladım nefsimi zincir yulara

Dünyayı duvara astım gel de gör

Rahatı huzuru attım kenara

Çileyi bağrıma bastım gel de gör

Yürüdüm sel oldum, durdum göl oldum

Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum

Zulüm sıcağında serin yel oldum

Yürekten yüreğe estim gel de gör.

Sonu hatırladım, ilki duyunca,

Kula kul olmadım ömür boyunca!

Hakkın zehrini içtim doyunca

Batılın balına küstüm gel de gör.

Ülfetim olmadı iriler ile

Ağıla girmedim sürüler ile;

Ölümden korkmayan diriler ile

Selamı, sabahı kestim gel de gör.

Aşk ceylanı emzirince sütünü

Taşa çalıp, kırdım benlik putunu

Düşmanımdır inkarcının bütünü

Allah dostlarıdır dostum gel de gör.

Bazı kötülüğü kovdum elimle

Bazı kötülüğü yerdim dilimle

Gücüm yetmeyince kendi halimle

Haksıza buğzettim, küstüm gel de gör.

Çıkar için laf davulu çalmadım

Hiçbir yerden makam, rütbe almadım

Bildimse söyledim, korkak olmadım

Bilmediğim yerde sustum gel de gör.

(Abdurrahim Karakoç şiirleri)

Ellinci yıl hesabı

Abdurrahman Karakoç şiirleri ve sözleri, Anadolu insanının hayat felsefesini yansıtan önemli bir kültürel mirastır. Şiirleri ve sözleri, Anadolu insanının acılarını, sevinçlerini ve umutlarını dile getiren güçlü bir sestir.

Mehmet Akif Ersoy ŞiirleriÖzdemir Asaf Şiirleri

SSS

Abdurrahim Karakoç şiirlerinde kullandığı dil ve üslup nasıldır?

Abdurrahim Karakoç şiirleri, genellikle sade ve anlaşılır bir dille yazılmıştır. Şiirlerinde, Anadolu insanının günlük yaşamından ve deneyimlerinden izler taşır.

Abdurrahim Karakoç'un şiirleri neden bu kadar sevil

Abdurrahim Karakoç şiirleri, Anadolu insanının duygu ve düşüncelerini yansıttığı için bu kadar sevilmektedir. Şiirlerinde, Anadolu insanının acılarını, sevinçlerini ve umutlarını dile getirmiştir. Bu yüzden, Karakoç’un şiirleri, Anadolu insanının kalbinde yer edinmiştir.

Editör Puanı
Bu yazıyı puanlamak için tıklayın!
[Toplam: 1 Ortalama: 5]
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Türkiye'nin en büyük lojistik platformu. Shobiya.com

Dji Drone Servisi www.djidroneservisi.com

Beylikdüzü Web Tasarım ve SEO Ajansı: Kaf Medya