Oğuz Atay: “Tehlikeli Oyunlar” Kitap İncelemesi, Konusu, Kitap Alıntıları
Oğuz Atay’ın “Tehlikeli Oyunlar” adlı eseri, yazarın 1980 yılında vefatından sonra yayımlanan bir metindir. Bu metin, Atay’ın ölümünden sonra bulunan ve notlar, günlükler, mektuplar gibi çeşitli yazılı malzemelerden derlenmiş bir kitaptır. Kitap, Atay’ın düşünsel zenginliğini, mizahi yaklaşımını ve edebi yeteneğini yansıtan bir yapıttır.
Oğuz Atay – Tehlikeli Oyunlar Romanı İncelemesi
Kitap Adı: Tehlikeli Oyunlar
Yazar: Oğuz Atay
Yayın Tarihi: 1989 (Yazarın ölümünden sonra yayımlanmıştır)
Tür: Otobiyografi, Deneme, Günlük
“Tehlikeli Oyunlar,” Oğuz Atay’ın yazmış olduğu eserler arasında özellikle yazarın kişisel denemelerine ve notlarına odaklanan bir kitaptır.
Atay’ın 1980 yılındaki vefatının ardından, yazılı notlarının, günlüklerinin ve mektuplarının derlenmesi ile oluşturulmuş bir eserdir. Bu kitap, Oğuz Atay’ın zengin düşünce dünyasını ve edebi tarzını okuyucuya sunar.
Tehlikeli Oyunlar, Atay’ın edebi eserlerine dair daha fazla anlayış kazanmanıza yardımcı olur. Atay’ın eserlerindeki temaları, karakterleri ve düşünsel derinliği hakkında fikir edinmenizi sağlar. Ayrıca yazarın dil ve anlatım tarzını daha yakından gözlemlemenizi sağlar.
Oğuz Atay’ın “Tehlikeli Oyunlar” kitabı, yazarın edebi mirasını daha iyi anlamak isteyen okurlar için de önemli bir kaynaktır. Kitap, yazarın düşünsel zenginliği, mizahi yaklaşımı ve sanatsal yeteneklerini anlatan bir iç bakış sunar.
Ancak, kitap aynı zamanda bazı okuyucular için karmaşık ve yoğun bir okuma deneyimi sunabilir, çünkü bu kitap yazarın kişisel düşüncelerini ve notlarını içerir, bu nedenle daha önce Atay’ın eserlerine aşina olmak bu kitabın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir.
Roman dört ana bölümden ve on sekiz alt bölümden oluşur. Yazar, romanın çalışmalarına başladığında James Joyce’un Ulysses ’i ve Vladimir Nabokov’un Solgun Ateş adlı romanları gibi birçok kitaptan ve kaynaktan etkilenerek yazdığına dair yaklaşımlar vardır. Bu yaklaşımı destekleyecek türde, romanın bir bölümünde kullandığı yöntem Nabokov’un romanının benzeş olduğudur.
Tehlikeli Oyunlar’da yer alan bazı bölümler eklektik ( seçmecilik) bir anlayışla yazılmıştır. Roman, “zaman”, “okur” durumunda yarattığı şizoid ( kişilik bozukluklarından biri olan bu hastalık, sosyal ilişkilerde yakınlık kurmaya isteksiz olma ve duygularını göstermede kısıtlılık yaşamadır) teknik bakımından ele alınır ve romanda “yorumlayıcı işbirliği” ile “inançsızlığın askıya alınması” kavramlara yer verildi.
Karakter Analizi
Kitabın merkezinde, yazarın kendisi bulunur. Oğuz Atay, eserlerini ve hayatını sorgulayan, derin düşüncelere sahip bir figür olarak karşımıza çıkar. Kitap, Atay’ın günlüklerinden, mektuplarından, notlarından ve denemelerinden alıntılar içerir. Atay, kendi yaşamı, ailesi, edebi çabaları, insanlarla ilişkileri ve kişisel düşünceleri hakkında içten ve samimi bir şekilde yazmıştır.
Oğuz Atay, “Tehlikeli Oyunlar” kitabında kendini eleştirel bir şekilde değerlendirir ve yazarlık serüvenine dair içsel sorgulamalarda bulunur. Ayrıca hayat felsefesi, aşk, ölüm gibi evrensel konuları düşünür ve bu konuları yazılarına yansıtır. Onun iç dünyası, okuyuculara yazarın kişisel ve düşünsel evrimini anlamalarına yardımcı olur.
Kitap, Atay’ın mizahi ve sarsıcı üslubunu yansıtırken, aynı zamanda yazarın içsel çatışmalarını ve sanatsal hedeflerini incelememize olanak tanır. Oğuz Atay, bu kitap aracılığıyla kendi karakterini – bir yazar olarak ve bir insan olarak – derinlemesine inceleme fırsatı sunar.
Tema ve Mesajlar
Oğuz Atay’ın “Tehlikeli Oyunlar” kitabı, yazarın kendi düşünce dünyasına, yazarlık deneyimine ve hayat felsefesine odaklanır. Bu kitap, genel bir kurgusal hikayeye sahip olmayan bir derleme olduğundan, temalar ve mesajlar daha çok yazarın kendi düşünceleri ve deneyimleri etrafında şekillenir. İşte “Tehlikeli Oyunlar” kitabının ana temaları ve mesajlarından bazıları:
- Yazarın Kendisi Üzerine Sorgulamalar: Kitap, Oğuz Atay’ın kendi yazarlık deneyimi, edebi çabaları ve yaratıcı süreci üzerine derinlemesine düşündüğü bir platform sunar. Atay, yazar olarak kendini ve edebi eserlerini eleştirir, sorgular ve bu sorgulamaları okuyucularıyla paylaşır.
- Sanat ve Yazarlık: “Tehlikeli Oyunlar,” yazarın sanat anlayışı ve yazarlıkla ilgili düşüncelerini içerir. Atay, sanatın ve yazının insan yaşamında nasıl bir rol oynadığını, yaratıcılığın sınırlarını ve sanatın insan deneyimine nasıl katkıda bulunduğunu araştırır.
- Hayatın Anlamı ve Ölüm: Atay, hayatın anlamı, ölüm ve ölüme nasıl yaklaşılması gerektiği gibi evrensel konuları ele alır. Özellikle kişisel ölümüne yaklaşırken, bu konuları daha yakından inceler ve bunlar üzerine düşünür.
- Aşk ve İnsan İlişkileri: Yazar, aşkı, aşkın insan yaşamındaki rolünü ve insan ilişkilerini inceler. Kitapta Atay’ın aşk mektupları ve bu konudaki düşünceleri de yer alır.
- Mizah ve İroni: Oğuz Atay’ın eserlerinin temel özelliklerinden biri olan mizahi yaklaşım, “Tehlikeli Oyunlar” kitabında da bulunur. Atay, mizahı ve ironiyi kullanarak, ciddi konuları hafifletir ve okuyucularına düşündürücü bir şekilde sunar.
Kitabın ana mesajlarından biri, yazarın insan hayatı ve insan ilişkileri üzerine düşündüğü derinlemesine bir yolculuk olduğu ve bu düşüncelerin sanatı ve yazmayı nasıl etkilediği konusunda bir içgörü sunmasıdır. Atay’ın içsel sorgulamaları, okuyuculara kendi yaşamları ve düşünceleri üzerine de düşünme fırsatı sunabilir. Ayrıca eser, mizah ve ironi kullanarak karmaşık ve ağırlık bir konuyu daha erişilebilir hale getirirken, yazarın edebi tarzını da yansıtır.
Bu nedenle, “Tehlikeli Oyunlar,” Oğuz Atay’ın düşünsel derinliğini, sanats
Oğuz Atay – Tehlikeli Oyunlar Romanının Konusu
Sevgi çocukluk yıllarından beri aile sıcaklığı alamayan bir kadın olarak büyümüştür. Bu neden evlendikten sonra sıcak bir yuva kurmak ve iyi bir eş olmak gibi bir çabaya girmiştir. Hikmette bu evlilikte Sevgi Hanımın beklentisini bildiği için, kendi evliliğinde de bunu uygulamak istemiş ancak Hikmet’in hayata bakış açısı değişmesiyle, bunun önüne set koyulmuştur.
Başka bir yaşantı olacak bu: İşte, Sevgi yok, kayınpeder yok, pijama yok, ev başka, eşyalar farklı…”
Bir sabah uyandığında her şeyi geride bırakıp, gecekonduda yaşama fikri Hikmet için dünyanın gerçeklerinden sıyrılıp kendi mağarasına yani iç dünyasına çekilmiş ve sığındığı bir dünya oluşturmuştur.
Gecekonduya taşındıktan sonra önceki hayatında Hikmeti tamamen yok sayar ve eski Hikmet’ten yalnızca “H” diye söz eder. Romanda şu sözleriyle bunu anlıyoruz:
H” diye söz eder: “Ben kimdim? Sağlığında H olan biri. Beni yaşatmadı aslında, benimle birlikte yaşamadığı için… Onu buraya getirmedim… Benim de bir geçmişim olacak albayım, onu gecekonduda kuracağım. “(T.O., s.146)
Hikmet’in gecekondu hayatını “Ben de susarım o zaman. Gecekondum da oturur, anlaşılmayı beklerim” gibi soyut bir anlamla ifade eder. Bizatihi olarak fenomen dünyadan sıyrılıp, zihninde yarattığı oyunlarla kendine ait bir iç dünya yaratmıştır.
Oğuz Atay, gecekondu hayatını anlatırken sık sık Hikmet’in bilinçaltındaki dünyasına iner. Roman kullandığı teknikler farklı olduğundan okuyucunun kafasında belirsizliklere yol açar. Romanda, Hikmet’in gece kondu hayatına eşlik eden en yakın dostları Hüsamettin ve Nurhat, gerçek hayatta varlar mı, yoksa zihninde yarattığı bir arkadaş mı? gibi belirsizlikler taşırlar.
Bu belirsizlikler romanın ilerleyen sayfalarında da devam eder. Atay’ın, 12 Mart askeri darbesinden sonra yazdığı Tehlikeli Oyunlar adlı romanın içeriği hakkında şu şekilde bahsedilmiştir:
Hüsamettin ile eşi Nurhayat Hanım’ın gerçekten var olup olmadıkları belli değildir ve okuyucuda şüphe uyandırır. Kendi içerisinde birçok alt karaktere bölünen Hikmet bile belli bir noktadan sonra kendi varlığından şüphe duymaktadır. Böylece Atay’ın üst kurmacayla yapmak istediği, her şeyin aslında bir kurgu olduğu gerçeğini vurgulamaktır. Başka bir deyişle Atay’a göre hayat bir oyundan ibarettir.”
Bu belirsizlik içinde gece kondu mahallesindeki evini bir sığınak olarak görürken, kendi kendine geliştirdiği oyunlar üretir ve bu oyunlarda varolmaya çalışır. “Oyunlarımıza kim karışabilir? Herkesi istediğimiz gibi yargılayabiliriz. Acaba gerçekten öyle mi? Oyunlarda bile olsa hür olmak mümkün mü?” Hikmet kendince yarattığı bu oyunlarda başarılı olup olmadığını romanın sonunda intihar etmesiyle sembolik bir dille açıklamıştır. Ancak bu intihar da tıpkı Tutunamayanlar romanında Selim’in intiharı gibi kendini gerçekleştirmenin bir yolu olarak görür.
Oğuz Atay’ın romanda yoğun bir şekilde uyguladığı teknik fenomen dünya ile kurmaca dünyanın silik ayrımın da karakterlerin varlık kazanmasıdır. Ayrıca romanda Hikmetin iç dünyasındaki gerçekliklerin ön plana çıkartılmasıyla romanın sonunda uyku ile uyanıklık arasında bir hal olarak yorumlanmıştır.
Bu durumda romanın ana karakteri olan Hikmet Benol’un gecekondu mahallesine taşınmadan önceki hayatının bir değeri yoktur. Çünkü kahraman bundan sonraki hayatını hayal dünyasında var ettiği “kendi beni” olarak tanımladığı soyutlukta bulur. Bu nedenle Hikmet’in maddi olarak bedeni bir anlam ifade etmediği için intihar etmesi arkasından gelen kaçınılmaz bir son olmuştur.
Oyunlar, oğlum Hikmet, gerçeğin en güzel yorumlarıdır. Bizim gerçek dediğimiz şey de bazı güçlükler yüzünden iyi oynanamayan oyunlardır.”
Romanın diğer karakteri olan Hüsamettin Tambay ile gecekondu mahallesinden tanışıyorlardır. Atay, bu karakteri Hikmet’in akıl hocası olarak ele almış ve bir alt beni olarak nitelendirmiştir. Albayla oyunlar yazarken, Hikmet’in iç konuşmaları ve hayalleri oyunlara dâhil olur ve onun kendi iç dünyası ile hesaplaşması Albay ile birlikte yazdığı bu oyunlarda netlik kazanır.
Hikmet’in gecekondu hayatındaki arkadaşlarından biri olan Hüsamettin Tambay ise, belirsiz bırakılmışlığın veya Hikmet’in bir başka alt beni olduğunun ötesinde bir kahraman olarak ele alınırsa, iç ve dış dengelerini oluşturabilmiş bir insan olarak karşımıza çıkar. Bu özellikleriyle Selim ve Süleyman Kargı ilişkisinde olduğu gibi Hikmet’e yer yer akıl hocalığı yapar ve yol gösterir. Hikmetin oyunlarında yardımcı olan birisi olarak göze çarpar.
Anlamıyorum” diye mırıldandı Hüsamettin Bey. “Neler olduğunu hakikaten hatırlamıyorum Hikmet. Sen bana müsait bir zamanında anlatırsın olmaz mı?” Kâğıtları topladı: “İfade edemediğim bir eksiklik hissi var içimde, Hikmet oğlum. Sanki her şey başka türlü oynanabilirdi.” Odadan çıktı, kapıyı yavaşça kapadı.”
Bu oyunlarda, Albayın oynadığı oyunlar daha iyimserdir ve Hikmet’in intihar etmesinin sebebini hayat oyununu yanlış oynamasıyla ilişkilendirir. Bu şekilde yanlış düşünse de gerçeği kendiside bilmiyordur ve şu sözlerle ifade eder:
İfade edemediğim bir eksiklik hissi var içimde, Hikmet oğlum. Sanki her şey başka türlü olabilirdi, başka türlü oynanabilirdi. “
Romanda kurmacaya sıklıkta yer verildiğinden, sonlarına doğru Albayın onun kurmaca dünyasına ait olduğunu anlıyoruz.
Diğer karakterlerin aksine gerçek bir karakter olan Nurhat, Hikmet’in gecekondu hayatında iletişim kurabildiği karakterdir. Nurhat, eşinin vefatı üzerine dul kalan bir kadındır ve hayatın zorluklarına karşı tek başına mücadele eden güçlü bir kadın simgesini ifade eder.
Hikmet bu güçlü kadını kafasında oynadığı oyunlarla yeniden canlandırır ve yeni bir forma sokar. İyi bir müzik tarzı olan, kendini güzel bir dille ifade edebilen biri haline getirir. Ancak bu da Hikmet’in kendi iç beniyle oynadığı oyunlardan biri olmanın ötesine geçemez.
Oğuz Atayın Tehlikeli Oyunlar adlı romanında Sevgi, Albay ve Nurhat dışında kalan bir diğer kahraman ise Bilgedir. Ancak Hikmet, Bilgeyi diğer kahramanlardan farklı bir yere koyar. Çünkü hayata baktıkları yön aynı yerdir ve Hikmetle benzeş özelliklere sahiptir.
Bilge, isminden de anlaşılacağı gibi duyguları yerine aklıyla hareket eden bir karakterdir. Dış dünyadaki çetrefilli olaylardan kaçarak yalnızca kendisine has bir dünya yaratarak bu ilkeler doğrultusunda yaşayan bir kadındır.
Bu noktada şöyle bir uyumsuzluk yaşanır. Hikmet ve Bilge birbirlerine benzedikleri için istemedikleri maddi dünyaya bağlanmaları anlamına gelmektedir. Hikmet, Bilgeyi çok istemesine rağmen bir kadının bir erkeği evcilleştirdiğini, hayatını düzene soktuğunu ve hayal dünyasında yaşamasını engelleyeceğini düşündüğü için kendiyle çelişir. Romanda yer alan şu sözleriyle daha net anlayabiliriz:
Biz onları kafamızdaki oyunlara uydurmaya çalışırken onlar, -kafaları olmadığı için-bizi hayata uydurmaya çalışırlar. Oysa bizim hayatla görülecek hesabımız vardır.”
Atay romanda Bilgeyi tıpkı Hikmet gibi düşünen, sorgulayan, kendi benliğini aramaya çalışan biri olarak gösterse de Hikmet kadar toplumdan kendini soyutlayamaz ve romanın bir yerinde Hikmet Şu sözlere yer verir:
..bu oyunlardan usandım… Gerçek biri olmak istiyorum senin için… Oysa sen, yalnız kafandakilerle ilgilisin. “
Bilge, doğu- batı arasındaki karşılıkta batılı ve şehirli birisidir. Tehlikeli Oyunlar romandaki gerçekliğin simgesi Bilgedir ve romanın geçmiş zaman ile şimdiki zaman arasında karmaşık bir yapıya neden olduğunu, bunun da okurun zihninde karmaşa yarattığından söz edebiliriz.
Romanın sonuna gelindiğinde kafasında kurduğu oyunların her biri bir hayaldir ve onun gerçeği olmadığını anlar. Bu hayali uzatmak son derece yersizdir ve gecekondusunda oturup anlaşılmayı bekleyen Hikmet’i kimse anlamamıştı. Tıpkı Turgut gibi intihar onun için bir kurtuluş yoluydu ve intihar ederse sesini duyacaklarını düşündü. Hayata tutunamayanlardan biri olarak Hikmet Benol, ahşap evinin üçüncü katına çıkar ve kendini atarak intihar eder.
Peki, bu intiharıyla hayatını sonlandıran Hikmetin sesini duydular mı dersiniz?
Tutunamayanlar vs Tehlikeli Oyunlar
Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar adlı romanı, ilk eseri olan Tutunamayanlar romanının devamı niteliğindedir. Bir nevi Tutunamayanların bittiği yerde Tehlikeli Oyunlar başlar. Tutunamayanlar romanının sonunda Turgut Özben her şeyi bırakıp yanına sadece hayali arkadaşı Olrici alıp kasabaya yerleşir.
Tehlikeli Oyunlar’ da ise Hikmet Benol, yaşadığı düzeni tamamen arkasında bırakarak gece kondu mahallesine yerleşir. Bu bakımdan karşılaştırdığımızda Hikmet Benol’un gece kondu hayatına geçiş yapması, tıpkı Turgut Özben’ in yakın arkadaşı olan Selimin intihar etmeden önceki hayatına benzemektedir.
Tehlikeli Oyunlar romanının ana karakteri olan Hikmet Benol tıpkı Turgut gibi hayata tutunmayı bir türlü becerememiştir. Onun hayatı gecekondu mahallesinden öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılıyor. Öncesinde düzenli ve rahat bir hayat yaşayan karakter sonraki hayatına geçtiğinde bu dönemi tamamen yaşanmamış sayacaktır.
Neden mi?
Hikmet, Sevgi Hanımla evlendikten sonra rutin bir hayata geçmiş ve bir türlü yaşadığı toplumun beklentilerini karşılamayı becerememiştir. Bu doğrultuda toplum tarafından dayatılan iyi bir koca modeline ayak uydurmaya çalışmıştır. Ancak Hikmet, bu beklentilere uyum sağlayamamıştır. Evliliğin beraberinde getirdi hayatı şu şekilde anlatır:
Bir sürü yemek yapılmıştı ve ben damattım. Yeni ve sonradan olma akrabalar edinmiştim. Bir kere kayınpederim vardı ve bazı kızlar bana enişte diyordu. Anlamadığım şakalar yapılıyordu, ikinci sınıf şakalar.”
Bura açıklama direk akıllara Turgut Özben’in tutunduğu hayatı çağrıştırıyor. Tıpkı Hikmette bu evliliği kendisini dış dünyaya bağımlı kıldığı bir unsur olarak görüyordu. Bu yüzden Hikmet karısını, toplumun oluşturduğu dış gerçekliğin birer aynası olduğunu kabul eder.
İnsan evine bir biblo alınca kendini bir başka hisseder değil mi? Üstelik bu yumuşak biblo konuşuyor, “kocacığım, kocacığım” diye çevremde dönüp duruyordu.”
Tehlikeli Oyunlar Kitap Alıntıları
“İnsanlardaki zavallılığı, önce çocuklar seziyor galiba. Delileri de önce onlar kovalar.”
“Huzurumuz var da denemez. Vaktimiz bol olduğu için, bütün günümüzü huzursuzlukla dolduramıyoruz sadece.”
“Artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. Bir roman, kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendini…”
“Önce konuşur, sonra düşünür.” dedi Hüsamettin Bey, yavaş bir sesle. “Hepimiz gibi.”
“Bazı insanların, bazı şeylere hiç hakları yoktu: ne var ki, insanlar da en çok, bu hiç hakları olmayan şeyleri yapıyorlardı.”
“…Onlar da bize gerçek gönderirler. Gerçek tohumları gönderirler. Biz, o gerçeklerden, kendimize göre gerçekler yetiştirmeye çalışırız.”
“Her biri kendi kafasındaki dünyayı yaşadığı halde, hep birlikte oldukları için, aynı nedenle duygulandıklarını, aynı şeylere güldüklerini sanıyorlardı.”
“Bu ülkede çocuklara yer yok. Başka ülkelerde varmış, her tarafı yeşil ülkelerde. Biz, büyük bir sabırsızlıkla çocukların büyümelerini bekliyoruz. Onların kafalarına vuruyoruz, adam olmaları için. Seniyezitseni olarak görüyoruz onları. Kafalarını tıraş ediyoruz çabuk büyüsünler diye. Benim içimdeki çocuk büyümedi. (Yirmi üç Nisan’da onu da bir saatlik başbakan yapsalardı belki büyürdü. Hayır, büyümezdi.) Yıllardır taşıyorum içimdeki çocuğu; yaşamadığı için büyümedi hiç, amcası.”
“Gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür.” “Birimi var mı Hikmet Amca?” “Birimi insandır.”
“Hayır, kelimeler aldatıcıydı; kelimeler, bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük tuzaklardı.”
“İnsanlık öldü. Belki de hiç yaşamamıştı. Belki de benim insanlığım diye bir şey yoktu. Ben hücremde yanlış hayallere sürüklenmiştim. Korkaklığımı insanlık sanmıştım. Yalnızlığı insanlık saymıştım.”
“Beni anlamalısın… Çünkü ben kitap değilim; çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz. Yaşarken anlaşılmaya mecburum.”
SSS
Tehlikeli Oyunlar romanın türü nedir?
Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanından sonra ikinci başyapıtı olan Tehlikeli Oyunlar adlı romanın türüne bakıldığında sıkça kurguya yer verilmiştir…
Tehlikeli Oyunlar romanı kaç sayfadır?
Oğuz Atayın sıra dışı romanı Tehlikeli Oyunlar 479 sayfadır.
Hikmet Benol kimdir?
Hayata Tutunamayanlar’dan biri olan Hikmet Benol’un ruhsal bunalımları, hayatı gereksiz bulması nedeniyle kendi iç dünyasıyla verdiği mücadeleyi anlattığı kişidir.