Geronimo: Son Kızılderili İsyancı
Son Kızılderili isyancı konusuna geçmeden önce bu insanların nasıl bir yaşam sürdürdüklerine dair bilgi vererek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayalım.
1492 yılında Kristof Kolomb’un Hindistan yerine yanlışlıkla Amerika’yı keşfetmesinden öncesine kadar Kızılderililer, huzur içinde yaşayan bir topluluktu. Tek arzuları, Yüce Ruh’un isteklerini yerine getirmesi olan bu insanlar, beyaz adamların kıtalarına girmesinden sonra yaşadıkları huzurlu hayatı bırakmak zorunda kaldılar.
Amerika’nın keşfedilmesiyle birlikte Beyazların “Yeni İngiltere” adı verdikleri bu topraklara geldiklerinde karşılarında kırmızı derili insanları gördüler. Kırmızı derili insanlar, bu beyaz insanları son derece ilgiyle karşıladılar, ellerinde olan tüm imkânları, yeni komşuları ile paylaştılar. Ancak bilmedikleri bir şey vardı o da kendilerinin beyazlara karşı gösterdikleri ilgi ve alakanın zerresi bu beyaz istilacı adamlarda yoktu. Beyaz adamlar, istila ettikleri bu toprakları, toprakların asıl sahibi Kızılderililerle paylaşmak istemiyorlardır ve bundan dolayı yıllar boyunca işgal ettikleri bu toprakların asıl sahiplerine karşı en acımasız tutumlarını göstererek onları bir yerden başka bir yere sürgün ettiler, Kızılderilileri kılıçtan geçirdiler.
Beyaz adamlar, bu dönemde kendi aralarında da çatışmalar yaşıyorlardı elbette. Ama söz konusu Kızılderililer olduğunda bir yandan Meksika ordusu, öte yandan Amerikan ordusu birleşerek toprakların asıl sahiplerine alabildiğince büyük olan bu toprakları, sahiplerine dar ediyorlardı. Beyaz adamlar, eskiden beri yaptıklarını bugünlerde de yapmıyorlar mı? “Asluhu, nesluhu…” derler büyükler “Nesil asla çeker.”
Konu İçeriği
Kızılderili soykırımı
Amerikalılar her ne kadar yeryüzüne adalet ve özgürlük dağıttıklarını söyleseler de geçmişlerinden bugüne kadar bunu yerine getirdikleri görülmemiştir. Tarih boyunca istila ettikleri toprakların yeraltı ve yer üstü kaynaklarını barbarca kullanmak ve toprakların asıl sahiplerine ölümden ölüm beğendirmek, Amerikalıların tarihinde vardır. Nitekim Amerika‘nın keşfedilmesinden sonra burada karşılaştıkları Kızılderililer için de farklı bir “özgürlük” getirmediler. Tarih 1870’li yılları gösterdiğinde Kızılderili soykırımından kurtulup direnmeyi sürdüren çok az kişi kalmıştı.
Kabileler halinde yaşayan Kızılderililer, yaşadıkları soykırım sonrasında büyük ölçüde güçlerini kaybettiler. Buna karşın sadece birkaç kabile kalmıştı direnme gücünde olanlardan… Bunlardan bir kabile de “Apache” kabilesi idi ki bu kabilenin mensuplarından biri olan Geronimo, direnişin sembol isimlerinden biri oldu.
Goyathlay (Geronimo) kimdir?
Beyazların verdikleri ismi ile Geronimo’nun asıl adı Goyathlay’dir. 1829 yılında o dönemler Meksika sınırları içerisinde kalan Arizona’da dünyaya gelen Geronimo, ismini geldiği soy olan Kızılderili dilinde “Esneyen Adam” anlamından almaktadır. Apachelerin Bedonkohe kabilesine mensup olan Geronimo, kabilesinin geleneklerine göre yani tam bir Apache gibi yetiştirilmişti.
Geronimo, hayatı boyunca 9 evlilik yapmış ve bunlardan ilkini komşu kabilesinden olan Alope ile gerçekleştirmiştir. Bu evlilikten üç çocuğu olan Geronimo, aslında bir kabile reisi değildi. Gerçek işi insanları iyileştirmek olan bu adam bir Şaman’dı. Fakat beyaz adamlar onun en tanınmış Kızılderili şeflerinden biri olmasına neden olacaktı.
Tarih sayfaları değiştikçe beyazların Kızılderililer üzerinde yaptıkları oyunlara bir yenisi daha eklenmeye devam ediyordu. Bazı kaynaklarda 1858 bazılarında ise 5 Mart 1851 yılında Kızılderililerin ellerinde bulunan buffalo ve geyik derilerini, yiyecek karşılığında beyazlara takas etmek için Geronimo, kabilenin diğer erkekleriyle birlikte hareket ederek Janos kasabasına indiler. Kabilenin erkekleri yiyecek derdine düştüklerinde José María Carrasco önderliğinde Meksikalı askerler saldırmış Geronimo’nun annesi, üç çocuğu ve karısı da dâhil olmak üzere neredeyse kampın tamamı bu barbar askerler tarafından katledildi.
Yaşanan bu acı olan Geronimo için bir dönüm noktasıdır ve ilerleyen dönemlerde kendi yazdığı biyografisinde bu olayı anlatırken “her şeyimi kaybettim” diye yazacaktı.
Geronimo, yaşadığı bu elim olaydan sonra yüreğinde artık beyazlara karşı “intikam ateşi” haricinde hiçbir şeye yer vermedi. Fırsat bulduğu her an ve her yerde Meksikalı askerlere tuzaklar kuruyor ve onları öldürüyordu. Yine kendi yazdığı biyografisinde Meksikalılara karşı düzenlediği saldırıları anlatırken “Çok fazla Meksikalı öldürdüm. Kaç tane olduğunu bilmiyorum. Bazıları saymaya bile değmezdi” şeklinde söz ediyor.
Yıl 1848
Kızılderililer bu acı dolu zamanları yaşamak zorunda kalırken ABD ile Meksika arasında yaşanan savaş sona ermişti ve Arizona artık Amerika’nın olmuştu. ABD’liler Arizona’nın altınla dolu olan topraklarını göçmenler arasında paylaşmaya başladılar. Bu durum, Kızılderililer için yeni bir başlangıç oldu. Çünkü düşman sadece Meksika ordusu değildi, bir de karşılarında ABD ordusu da vardı. Ama yine de bu toprakları Kızılderililerden almak o kadar kolay olmayacaktı.
ilginizi çekebilir: Karl Marx Kimdir? Hayatı ve Felsefesi
Arizona’daki Chiricahua Apacheleri sınır bölgesine yerleşen göçmenlere karşı hiç de merhametli olmadılar. Saldırılar düzenliyorlar, yağmalama yapıyorlar ve adeta topraklarını istila eden beyazlardan intikamlarını alıyorlardı. Öyle ki Chiricahua Apacheleri’nin yaşadıkları bu bölge direnen Kızılderililer için bir sığınak haline gelmiş ve göçmenler de bu durum karşısında oldukça tedirginlik yaşıyorlardı. Saldırıların ve yağmalamaların artması üzerine beyazlar Washington’a sık sık mesajlar göndererek bölgenin çok tehlikeli bir hale geldiklerini vurguluyorlardı. Olaylar bu şekilde devam edince sonunda ordu duruma el koyma kararı aldı.
Kızılderililerin San Carlos’a göçü
Tarih 3 Mayıs 1876’yı gösterdiğinde bölgedeki temsilciliğe gönderilen emirle, Chiricahua bölgesindeki Kızılderililerin San Carlos’a götürülmesi istendi. Temsilci John Clum istemeyerek de olsa bu emri Apache reisi Cochise’ye iletti. Barış yanlısı şef, artık Beyazlarla savaşmak istemediği için, kabilesi için en iyisinin bunun olacağını düşündü ve kabilesi ile birlikte göç ettiler.
Kabile şefi her ne kadar kabilesinin bir kısmını bu göçe ikna etse de kabilenin büyük bir çoğunluğu, sahip oldukları bu toprakları bırakmak istemediler. Bunlar arasındaki isimlerden biri de yine hiç şüphesiz Geronimo idi. Yüzlerce kişi gurup halinde Meksika sınırını geçerek özgür yaşamı tercih ettiler.
Aradan geçen 1 yıl sonra 1877 yılında Amerikalılar Ojo Caliente’ye yani Geronimo’nun yaşadığı topraklara geldiler ve aralarında isyancı şef Victorio görüşmek istediklerini, bunun için de kasaba merkezine gelmelerini istediler. Geronimo, biyografisinde bu olayı anlatırken şöyle söylüyor;
“Bize ne istediklerini söylemediler, ama dostça bir tutum içindeydiler. Toplantı istediklerini sandık ve onlarla gittik. Kasabaya girer girmez askerler çevremizi sardılar ve silahlarımızı aldılar…”
Geronimo’nun Tutuklanması
Geronimo’nun ilk defa tutuklandığı bu olayda, kendisine herhangi bir savunma hakkı tanınmadan direkt hapse atılıyor. Yine aynı şekilde herhangi bir şekilde ifadesine başvurulmadan 4 ay sonra salıveriliyor. Ama bu olaydan sonra artık Geronimo’yu dışarıda bekleyen bir özgürlük söz konusu olmayacaktı.
Beyaz adam, Kızılderilileri sindirmek için hepsini kampta yaşamaya zorlamıştı. Bu durum, Geronimo için de bir süre geçerli oldu. Bir süreliğin San Carlos’ta yaşamak zorunda kalan Geronimo, 1881 yılının Eylül ayında beraberindeki 70 silahlı arkadaşı ile birlikte kamptan kaçtılar.
Kamptan kaçan Geronimo ve beraberindeki 70 silahlı arkadaşı, eski üsleri olan Sierra Madre’deki yerlerine gittiler. Burada 6 aylık bir ön çalışma yapıktan sonra yeniden Beyazların korkulu rüyası olmaya başladılar. Tabi bu dönem, artık beyaz adamın Kızılderililerin de birer insan olduklarını anladıkları bir dönem oldu ve onların da duygularına ve damarlarına basıldığında tepki verebileceklerini algılamaya başladılar. Geronimo ve arkadaşlarının düzenledikleri saldırılar, beyazların tedirginlik içinde yaşamalarına neden olmuştu.
Amerikan birliklerinin komutanı General Crook, Geronimo’ya adamlarıyla birlikte teslim olması durumunda artık kendilerine karışılmayacağını, ömür boyu özgür yaşayacaklarını vaat etti. Geronimo, adamlarını toplayabilmek için Generalden süre istedi. Onanan bu süreden sonra 8 ay içerisinde Meksika sınırlarında ve diğer taraftaki Apacheleri topladı ve 1884 Şubat ayında beraberindeki yüzlerce kadın ve çocukla birlikte sınırı geçti.
Apacheler, sahip oldukları bu topraklarda yeniden zincirlerle yaşamamaya yemin etmişlerdi. Sınırın ötesinde kurulan pusulardan göçmen birliklerinden ve ordudan kaçarak birkaç ay kaçarak yaşamak zorunda kaldılar. Tabi bu dönemde bölgede girişilen her türlü olayın sorumlusu olarak Geronimo gösteriliyordu. Oysa Geronimo’nun tek istediği şey, ait olduğu bu topraklarda kimsenin baskısına maruz kalmadan özgürce yaşamaktı.
General Crook, Geronimo’yu bulmak için bir kere daha Meksika sınırını geçmişti. Ama bu defa Apachelerin sevgisini de kazanmıştı general. Öyle ki ona “Nantan Lupan” yani Şef Kurt lakabını vermişlerdi.
1886 Mart’ında general ve Apache şefleri yeniden masaya oturdular. General, şeflerden kayıtsız şekilde teslim olmalarını istedi. Geronimo, hapis cezasına razı idi ancak istediği tek şey vardı o da mahpus günleri bittikten sonra rezervasyonda yaşamak istemiyordu. Bu konuda Washington’u ikna edebileceğini düşünen General, bu konuda Geronimo’ya söz verdi. Bunun üzerine Geronimo teslim oldu ve “Bana ne istersen yap. Bir zamanlar fırtına gibiydim, oysa şimdi her şey bitti…” dedi.
ilginizi çekebilir: Dostoyevski Kimdir? Hayatı ve Eserleri
Geronimo’nun Son Dönemleri
Tutuklandıktan bir süre sonra kendilerine içki satarak para kazanan bir asker, Geronimo’nun kulağına bir haber fısıldar. Kendisini ve adamlarını Meksika sınırını geçtikten sonra öldürüleceklerini söyler. Bunun üzerine götürüldüğü Bowie Kalesi’ne çok kısa bir mesafe kala Geronimo, karanlıktan istifade ederek kaçmayı başarır.
Geronimo’nun firar etmesi, Washington’u ayağa kaldırdı ve bu olay General Crook’un görevden alınmasına neden oldu. Onun yerine Apache bölgesine yükselme hırsı ile hareket eden ve gözü hiçbir şeyi görmeyen General Nelson Miles getirildi. Yeni general göreve gelir gelmez ilk işi Geronimo’nun peşine düşmek oldu. Firari Geronimo ve arkadaşlarını yakalamak için Meksika sınırını geçen General Nelson Miles başlarında Yüzbaşı Henry Lawton’un da olduğu bir birlikle sınırı geçtiler. Ancak Geronimo’yu yakalama fırsatı birlikteki askerlerden Charles Gatewood’a düştü.
Getwood, Geronimo ve beraberindekilere, generale güvenmelerini ve teslim olmalarını istedi. Ona inanan Geronimo, son kez silahını bıraktı ve 4 Eylül 1886 tarihlerinde artık herkes rahat bir nefes almıştı. Çünkü Geronimo yakalandığı güne kadar ki 5 aylık süre içinde 500-600 civarında kişiyi öldürmüştü.
Uzun yıllar boyunca mahkûm hayatı yaşayan Kızılderililerin unutulmaz adamı Geronimo, 1894 yılına kadar Pickens Kalesi’nde mahkum olarak kaldı. Daha sonra “savaş suçlusu” olarak Sill Kalesi’ne götürüldü. 1903 yılında Katolikliği seçen Geronimo artık yaşlanmış, geçimini fotoğraflar ve yaptığı elişlerini satarak sağlayan bir ihtiyara dönüşmüştü.
1909 yılının karlı bir Şubat günü atından düştü. Ancak ertesi gün bulunduğunda çok kötü üşütmüş ve zatürreye yakalanmıştı. Yaşlı bedeni yalnızca altı gün dayanabildikten sonra 17 Şubat 1909’ta 79 yaşında yaşamını yitirdi.
Sonuç olarak;
Günümüzde dünyaya özgürlük ve adalet sağladığını söyleyen ve bu yönde farklı vaatlerde bulunan Amerika, aslında kurulduğu ilk günden beri herhangi bir yere veya kişiye “özgürlük” adına herhangi bir şey vermemiştir. Beyazlar için sadece ölen kişi “beyaz adam” ise değerlidir. Onun haricinde ölen kim olursa olsun herhangi bir değeri yoktur. Günümüzde Ortadoğu’da yaptığı istilalar her ne kadar başlangıçta “özgürlük” vaatleriyle olsa da bunca ölen insan için bir başsağlığı dileme ferasetini bile gösteremeyen Beyaz adamlar hakkında araştırma yapan herkes, Geronimo’nun ve kabilesinin başına geldiklerini görecektir.
Geronimo’nun ölümünün ardından çok uzun seneler geçmesine rağmen efsanevi hikayesi dilden dile dolaşmaya devam etmektedir. Kızılderili isyanının sembol isimlerinden biri olarak tarihe geçen Geronimo ile aynı yıl ölen Dakota Siularının lideri Kızıl Bulut, onun şu sözlerini aktarır:
“Bize birçok sözler verdiler. Anımsayamayacağım kadar çok. Biri dışında hiçbirini tutmadılar. Topraklarımızı alacaklarını söylediler ve aldılar.”
Orta doğulular, yaşadıkları sıkıntıların çözümünü Amerika’nın çözmesini istemek yerine kendi aralarında halletmeye çalışırlarsa, “özgürlük” dedikleri şey çok da uzak olmayacaktır. nitekim Amerika’nın hiçbir ülkeye özgürlük götürmediği, aksine gittiği her yeri barbarca istila ettiği sadece Geronimo ve kabilesinin başına gelenlere bakıldığında bile görülmektedir.